Tam 28 yıl önce yine böyle bir Şubat soğuğunda siyasi tarihimize “kara bir leke” olarak geçen 28 Şubat postmodern darbesi yapıldı. Aslında Türkiye buna artık alışmıştı. Zira Rahmetli Menderes"in 1950 genel seçimlerinde iktidara gelmesinden sonra, hemen hemen yaklaşık her 10 senede bir ya silahlı veya silahsız (postmodern) darbeler yapıldı. Vatandaşın yararına asla bir şey yapmayan, işleri güçleri, kendi vatandaşının yaşantısıyla uğraşmak olan ve dışarıdan beslenen bu yobaz zihniyet, ülkenin kalkınmasına tahammül etmeyen patronlarının emirlerini harfiyen yerine getiriyordu.

O günleri şöyle özetle hatırlarsak; Refah Partili Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, 31 Ocak 1997"de Ankara"nın Sincan İlçesinde “Kudüs Gecesi” ismiyle bir program düzenledi. Ardından Başbakan Erbakan, 1 Şubat 1997"de itirazlara ve DYP"li bazı bakanların “imza atmayız” tepkisine rağmen “üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan” kararnameyi, Bakanlar Kurulunda imzaya açtı. Bütün bunlar, halkıyla hiçbir zaman barışık olmayan sürekli bir biçimde halkın değerlerine savaş açan yobaz zihniyetin öfkelenmesine sebep oldu. Bu bakımdan 28 Şubat 1997"de MGK toplantısı yapıldı ve MGK bildirisi yayınlandı. Bu bildiride özetle şöyle deniyordu: Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı grupların, laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri müşahede edilmektedir. Anayasa ve cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmeyecektir.

Bunun akabinde seçimle başa geçmiş meşru bir hükümet darbe tehdidiyle düşürülmüş, milyonlarca insan fişlenmiş, tek suçları mütedeyyin olmaktan ibaret olan binlerce devlet memuru ihraç edilmiş, dindarlara ait yüzlerce dernek-vakıf kapatılmış, ülke ekonomisine yaklaşık 230 milyar dolar zarar verilmiş, halk fakirleşmiş ve ülke kaosa sürüklenmişti. Elbette ki halka yapılan zulümler bunlarla sınırlı değildi. Nitekim 100 bine yakın kız öğrenci eğitim hayatından mahrum bırakılmış, İmam Hatip Okulu öğrencileri zulme maruz kalmış, Kur"an kursları kapatılmış, Kur"an eğitimine yaş sınırı getirilmiş ve özetle İslami kimlik yok edilmeye çalışılmıştı.

Kısacası devletin farklı kademelerinde yer alıp kökleri dışarıda olan mankurtlar devletin bütün enerjisini vatandaşının aleyhinde kullanmış ve tasmalarını tutanların emirlerini harfiyen yerine getirmişlerdi. Bir daha o günlere geri gitmemek için acilen halkın değerleriyle örtüşen sivil bir anayasa hazırlanmalı ve bu gün kazanım olarak telakki edilen ancak herhangi bir anayasal güvencesi olmayan hususların hepsine hazırlanacak sivil anayasada yer verilmelidir.

Mardin Artuklu Üniversitesinden Prof. Dr. Ahmet TEKİN

Muhabir: Arbağ Yusuf