2025-26 Eğitim ve Öğretim Yılı Başlarken

Eğitim, istenmeyen davranışlarımızın istendik hale getirilmesidir. Bu yönüyle de eğitim; başta insanoğlu olmak üzere mahlûkatı yaratılış amacına hazırlama faaliyetidir.

Abone Ol

Müslüman olsun veya olmasın aslında yürütülen tüm eğitim faaliyetlerinin merkezinde şu soruların cevabı vardır: “insan, kâinat ve yaratıcı.” Evet, insanlık tarihi boyunca her insan, toplum bu soruların cevabını aramıştır.

Her ne olursa olsun özgür her insanın, devlet veya siyasi yapının “insan, kâinat ve Yaratıcı’ya” karşı mukadder bir görevi vardır, sonu isyan olsa da!

Bu mukadder görevin sadece “bizim ellerdeki, Türkiye Cumhuriyetindeki” versiyonu önemli.

Anadolu halkı; Hilafet merkezi Payitaht İstanbul’dan Ankara’ya kadar verdiği ağır bedellerle saltanattan Cumhuriyete adım attı. Ağır yaralar, telafisi olmayacak kayıplar olsa da aslında çözülemeyecek bir sorun, anlaşılmayacak bir durum yoktu.

İstanbul’daki Meclisi Mebusan Maltalara sürülse de Ankara’da da hilafet adına dualar, küşadlar, hutbeler oldu. Anayasa da “dini İslam’dır” ibaresi ve “men-‘i müskirat” kanunu oldu!..

Ne olduysa bundan sonra oldu! Rovîyek wekî bâ/ Çû ser hirçek weki gâ! (Cılız tilki/ Öküz gibi bir ayıya bindi).

Tilki, ayı kim bilemem. Bilsem de söyleyemem! Elin çağası isotmuş! Bizimkiler de üstünü başını yırtimiş(!) (Elaziz deyimi).

Hasılı savaşla kovduğumuz kim varsa onlara ait yasa, tüzük ve yönetmeliklerinin alayı inkılap ve yenilik diye alınmış!..

Niyayet “…soyadı kanunu” Palu’daki Mele Paşa’nın kapısına dayanmış! Seydam; “Gûpir” (çok pisleyen) demiş! Hakim bağırır: “Terbiyesiz!. Böyle soyadı olur mu” der. Melâ; “Hakim bey, biz olmaz dedik siz inat ettiniz. O zaman bu!” demiş.

Hakk ve halk adına çıkanlar(!) hızını alamamış!.. “Saat, takvim, rakam, ölçü birimleri, giyim kuşam, müziğe..” kadar değiştirilmiş!..

Bunlar ve daha nicesi “Milli Eğitim..” diye dayatılmış!

Sözcüklerinden başka her tarafı yabancı olan bu eğitim sonucunda gelinen durum gerçekten hazin. Cumhuriyetin ilk yılından bu güne kadar eğitimin her alanında gerileme oldu, oluyor. Cumhuriyetin ilk nesli 1960’lara kadar liyakat, bilgi ve birikim bakımından daha yetkin ve etkindi “darbecisine” kadar(!). Çünkü İmparatorluğun son nesliydi! 1968 kuşağının yitik nesli de ülkenin geleceğiydi ancak heba edildi!

Bu neslin milli ve manevi yönleriyse ayrı bir mevzudur. Günümüz nesliyse cumhuriyetle beraber öngörülen uygarlık ve kimliksel değişiminin bir sonucudur. Mutsuz ve bitaptır.

Gençlik; artık kurtuluş savaşında mücadele ettiğimiz her tehdit, muzır ve müskiratın biçare tutsağı olmaktadır.

Halk, 15 Temmuzla darbeler silsilesine ağır darbe vursa da sivil muktedir irade; yendiği karanlıkların pençesine düşmekten kurtulamadı.

Hasan Ali Yücel’in, Kemalizm adına yerli ve millîden gaspettiği mevzilerin çok azı ele geçirildi. O, “Az zamanda başarılan çok ve büyük işlerin mimarıydı!”

Özal’ın temelini sarstığı, Merhum Erbakan’ın karşı plan ve projelerle alternatifini oluşturduğu menzil ve maksut, maalesef 24 yıllık iktidar döneminde her nedense buğulandı, bulandı, itibarı zedelendi!..

Devlet millet kucaklaşması, 2010 referandumu ve akabindeki 15 Temmuz Darbesi’nde kendini ispatladı. Karanlıklara pabuç bırakmadı.

Ne var ki bütün bu gayretler başta eğitim alanı olmak üzere her alanda aksadı…

Devlet millet kaynaşması yaralar almakta ve bunun için şans, zaman ve zemin daralmaktadır.

Başta eğitim olmak üzere her alanda özgürlükçü, toplum mühendisliğinden, vesayetçilik ve tek tipçi insan yetiştirmekten uzak, adil ama yerli, küresel gelişmeleri okuyabilen ve alana uygulayan inkılapçı bir eğitim, çaremiz olacaktır. Wesselam.