Gün geçmiyor ki İslam coğrafyasının bir beldesinden “işgal, katliam, talan, zulüm ve acı” içeren haberler almamış olalım.
Hangi belde, ülke ve coğrafyaya yanalım?
Şaşırdık…
Filistin’e mi?
Sudan’a mı?
Doğu Türkistan’a mı?
Arakan’a mı?
Veya kendi ‘ahlarımız, eyvahlarımız, vurdumduymazlığımız, tembelliğimiz ve zaaflarımıza’ mı yanalım?
Acılar bitsin, acıları bitirelim, azaltalım, acı çeken hiçbir insan, toplum ve coğrafya kalmasın diye yanıp yakılırken ACI’nın da tam kalbinden ve en vicdani yerinden vurulduğuna şahit oluyoruz.
Acı’nın yeni adresi SUDAN…
Acıda diğer mazlum sancılı coğrafyaların bir diğer yüzü: SUDAN
Tüylerimizi diken diken eden, vicdanımızı yaralayan, kalbimizi paralayan, gözlerimize yaş, dilimize ah olarak düşen çaresiz, mazlum, masum ve mümin ölümlerin yurdu: SUDAN
Sudan, şu an tarihin en ağır insani krizlerinden biriyle baş başa…
Halk, paramiliter RSF’nin elinden akla hayale gelmedik işkenceler görmekte, katliamlara maruz kalmaktadır. Üzerinden arabalarla geçilenler mi, ayakları iki yana doğru açılıp kırılanlar mı, ağaçlara elleri ters bağlanıp asılanlar mı, canlı canlı toprağa gömülenler mi…
Hangi dilin anlatmaya, gözün görmeye, yüreğin tahammüle mecali olmayan ölümlerden bahsedeyim?
Bu paramiliter örgüt, ver parayı yaptır katliamı türünden aşağılık bir yapı…
Bu örgüt, tattır menfaati vahşice öldürt insanları modunda korkunç bir oluşum…
Yemen’den, Libya’ya ve bugün Sudan…
100 binlerin vahşice katledilmesine, bir buçuk milyon insanın yerinden edilmesine ve 600 bin insanın yurt dışına kaçmasına sebep vahşi yaratıklar grubu…
Giysileri kirli, ter ve tozla iç içe bir beden, etrafları muskalar dolu, gür saçlar, çöl ve güneşe maruz kokan bir kitle…
Emdikleri haram sütler, öldürmekle kendilerini büyüten günler…
En mahremine bile tecavüz edebilecek kadar iğrenç tipler…
Ahlak ve etik adına literatürleri olmayan barbarlar…
Ve kalplerinden merhamet sökülüp alınmış ‘summun, umyun ve bukmun’ sıfatlı belhum edal’lar…
Hepsinden ötesi BAE diktatörü ve siyonist iti ZAYED’in it sürüsü…
Neden Sudan’a dadandılar?
Her şeyden önce Sudan’ın mazlum ve Müslüman bir coğrafya olması asıl neden…
Diğer bazı nedenler bağlamında şunlar söylenebilir:
Sudan; Asya ve Avrupa pazarlarını birbirine bağlayan Süveyş Kanalı’na yakın konumu vesilesiyle hem bölgesel hem de küresel çerçevede stratejik ticari bir role sahiptir.
Sudan; insan kaynağı olarak Afrika’nın üçüncü büyük ülkesidir. Afrika’nın kuzey, doğu ve orta kesimlerinin kavşağı durumundadır. Bu konumu onu hem BAE gibi yerel işbirlikçiler hem de israil ve ABD gibi küresel katiller için iştahlı hale getiriyor.
Sudan; Afrika için, mavi altın değerinde olan ve emperyal ülkeler için sömürü kaynaklarına ulaşmada önemli bir kaynak olan Nil Nehri’nin beyaz ve mavi kollarının birleşme havzasına ev sahipliği yapmaktadır.
Sudan; altın rezervleri yönüyle dünyada 16., Afrika’da 4. altın üreticisidir. 533 ton altın rezervi 1.110 tonlara çıkma ihtimalini barındırmaktadır. Zer’in zoru kendine çektiği düşünüldüğünde zor, zorba ve zalimlerin bu bakir ve masum topraklara niçin vahşice iliştiği ve insanları ne kadar gaddarca katlettiği daha iyi anlaşılır.
Sudan; 5 milyar varil ham petrol rezerviyle emperyal vahşilere yerel işbirliği ve yalakalık içinde altın tepside sunulan bir cazibe merkezidir.
Dün Bosna, Filistin, Çeçenistan, Arakan ve Yemen…
Bugün Filistin, Suriye, Sudan ve Doğu Türkistan…
Peki yarın hangi Müslüman coğrafyalar küfrün ve zulmün dişlerine iştah olacak?
Ey Müslüman geç ve güç olmadan kendin, ailen, toplumun, devletin ve ümmetle ayıl, uyan, kalk ve harekete geç!