MODERN GÜNAHLARA MODERN KILIFLAR

Abone Ol

Günümüzde günahlar vitrinde artık “günah” etiketiyle satılmıyor. Günahlar şimdilerde, “özgürlük”, “kişisel tercih” veya “çağın gerekliliği” ambalajıyla alıcılarını bekliyor. Daha önce haram dediğimiz şeyleri, bugün “hayat tarzı” başlığı altında hayatlarımıza buyur edip, mubah sayabiliyoruz. Bir zamanlar, vicdanı rahatsız eden haramlar, vicdanlar uyuyunca, bir rahatsızlık etkisi göstermiyor.

Tüm bunlar, günah algısının paradigmasının günbegün nasıl değiştiğinin, en net kanıtı olsa gerek.

En sinsi ve tehlikeli hipotez ise insanın, yanlışı yanlış olarak kabul edip, vakit kaybetmeden, durum daha vahim bir hale gelmeden bırakması yerine, ona süslü ve aldatıcı gerekçeler sunması.

Üstelik bunları yaparken de çevresini, çoğunluğu, hatta “daha kötülerini” referans göstermesi...

Bu minvalde, özellikle “Herkes yapıyor” cümlesi, günümüzün en çok tutulan savunma cümlesi haline geldi ne yazık ki..

Elbette birbirinden farklı, modern versiyonlarını da, her yerde duyuyoruz:

Mesela...

“Bu kadar çıplaklık varken, benim yarım yamalak tesettürüm bile takvadan sayılır. Bu devirde giyinmek bile büyük erdem.”

“Ortada bu kadar hırsız, arsız varken; benim üç beş liralık haksız kazancımın lafı mı olur?”

“İnsanların konuştuğu on kelimenin dokuzu yalan olmuş; benim küçük, masum, beyaz yalanlarımın kime ne zararı var ki?”

“Faiz oranlarına baksanıza… Herkes yiyor da yiyor, faizsiz iş kalmadı ki! Benim yediğim minnacık faiz haram bile sayılmaz.”

“Zina aldı başını gidiyor. Sosyal medyada baktığım üç beş resimden, izlediğim birkaç videodan ne olur ki? Hem diğer haramların yanında bu ehven-i şer sayılır. Sonuçta elim, kimsenin eline değmiş bile değil!”

“Her yerde gıybet var. Benim yaptığım sadece yorum, istişare, dertleşme.. Diğer kötü niyetli gıybetlerin yanında devede kulak kalır.”

“Ahir zamandayız, günahlar diz boyu. Biz bu zamana göre evliya sayılırız. Hem Cehenneme gidecek o kadar çok günahkâr var ki bize yer bile kalmaz!”

Tüm bu cümleler, günahı basit, normal görmenin ve meşrulaştırmanın bilindik örnekleri.

Tıpkı, bu atasözlerinde ifade edildiği gibi…

“Kedi yavrusunu yiyeceği zaman, onu fareye benzetirmiş.”

“Minareyi çalan, kılıfını hazırlar.”

Günah işlemeye azmeden insan, günaha girmeden önce, zihnindeki algıyı değiştirir, mazeret üretir, kendince makul gerekçeler sunar ve nihayetinde, günahını uygun(!) bir kılıfla örter. İlk insanlar da, yasak meyveyi yerken, şeytanın “özgürlük, eşitlik, adalet” gibi cazip sloganlarıyla, zihinlerinde oluşan algılara yenik düşmüşlerdi. O yasak meyvenin kılıfı, “ebedi olma arzusu” idi. Günümüzde ise her günaha özel, envai kılıf bulmak hiç de zor değil...

Konumuzla ilgili Zümer Suresi 3. ayeti zikretmiş olalım..

“İyi bilin ki, gönülden tam bir samimiyet ve teslimiyetle yapılan kulluğa lâyık olan yalnızca Allah’tır. O’ndan başka kendilerine bir takım mabutlar ve koruyucular edinenler ise: ‘Biz bunlara yalnız bizi Allah’a daha fazla yakınlaştırsınlar diye tapıyoruz’ derler. Allah, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda aralarında hükmünü verecektir. Doğrusu Allah, yalancılığı ve inkârcılığı âdet edinenleri doğru yola erdirmez.”

Yine En’âm Suresi 116. ayet, yukarıda bahsettiğimiz, çoğunluğu ölçü kabul etmenin tehlikesini açıkça vurgular:

“Eğer yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, onlar seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar yalnız zanlarına göre hareket eder ve sadece asılsız tahminlerle yalan söylerler.”

Günahın ölçüsü, toplumun çoğunluğunun yaptığına göre değil; Kur’an ve Sünnet’in ortaya koyduğu ilkelere, değerlere göre belirlenir.

Çoğunluğa bakarak ölçüm yapmak gaflettir ve çoğunluğa bakarak ölçüm yapmak, ölçüsüz bir toplum inşa etmektir.

Yine, yeniden hatırlatmış olalım...

“Ölçütleri yanlış olanların, ölçümleri de yanlış olur!”