Geçen hafta güzel ülkemde yaşanan bazı gayri insani hadiseler bu yazıyı kaleme alma hissiyatı doğurdu bende.
Evet! 09.05 ritüeli toplumsal bazlı harici bir uygulama biçimidir. Her toplum kendi kurucusu ve lideri için anma merasimini mutad olarak gerçekleştirmektedir. Lakin hiçbir ülkenin bizdeki gibi katı bir ritüeli yoktur.
Ülkemizde her yıl 09.05’te hayat iki dakikalığına resmen durma noktasına geliyor. Kanuni bir bağlayıcılığı olmadığı gibi cezai müeyyideyi gerektirecek yasal bir karşılığı da yoktur. Fakat mahalle baskısı, zoraki olarak toplumun tüm kesimini etkilemeye çalışmaktadır. Sokakta yürüyen, tarlada çalışan, mağazada satış yapan, koyun-inek altında süt sağan, sınıfta ders işleyen, poliklinikte hastasını tedavi eden, mutfakta kahvaltı hazırlayan yani kısacası her sosyal sınıftan o an geldiğinde işini bırakmasını ve iki dakikalığına saygı duruşuna geçilmesi istenmektedir.
Ha! geçilmezse ne olur?
Vatan haini, şerefsiz, alçak…
Yunan beslemesi! İngiliz ajanı!
Ve sonu gelmeyen daha nice yaftalar...
Hakaretlerin dayanağını anlamak mümkün değildir. Saygı insanın içinden gelmiyorsa baskıyla kabul ettirilemez. Siz gönüllü olarak yapıyorsanız yapın bu sizin en doğal tercihinizdir. Ama yaptığınız ritüellere uymuyor diye ağza alınmayacak hakaret ve suçlamalarla başkasını aforoz edemezsiniz.
Şeytani hesaplarınızla saygı duruşu maskesi altında kepazelik yapamazsınız. Sizin mahallenizden olmayanı yok sayamazsınız. Yasal yetkiniz olmadığı gibi haddiniz de değildir.
Eğitim kurumlarımız her inanç ve etnik kökene sahip halkımıza saygı ve empatiyi esas almamızı öğrettiği halde bu saldırgan tutum ve davranışlar da neyin nesi oluyor.?
Ülkemizdeki her sosyal sınıfın kendi değer yargısı ve hürriyet alanı vardır. Temel hak ve hürriyetler kanun ve mevzuatlarla düzenlenmiştir. Hiçkimse olmadığı gibi
09.05 ritüelini kapsayan bağlayıcı bir mevzuat ya da genelge var mı?
Yok.
O halde hangi kurum ve kuruluşlar bu törenlerin çerçevesini belirlemektedir.?
İşte cevabı.
10 Kasım, “Atatürk'ü Anma Günü” olarak resmi bir tatil günü değildir ve doğrudan bir kanun maddesi ile tanımlanmamıştır. Ancak 10 Kasım saat 09.05'te siren çalınması, bayrakların yarıya indirilmesi ve anma törenlerinin düzenlenmesi, Milli Eğitim Bakanlığı, Valilikler ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından koordine edilen idari gelenek ve yıllık genelgeler ile yürütülür.
Görüldüğü gibi idari bir gelenek ve genelgeyle yürütülmesi istenen bir mevzudur. Yani mevzuat bile değildir. O halde bu ritüel merasime uymayanlara yönelik operasyonlar düzenleyerek peşinen suçlu ilan edip vatan haini diye lanse etme gücünü nereden alıyorsunuz.?
Buradan yetkililere sesleniyoruz!
10 Kasım’ı anma törenlerine aykırı davranan kişilere hangi hakla müdahale ediyorsunuz? Ters kelepçeyle itibar suikastında bulunarak kahramanlık naralarını atıyorsunuz?
Yüz yıldır halkımız ötekileştirilerek, dışlanarak, asimile edilerek, baskılanarak ve tek tipçi çıktı makinesinden geçirilerek çok çekti. Artık bu uygulamalardan vaz geçin. Özgürlükleri baskılamayın. İnsanlarımızı rencide etmeyin.
Ezan okunduğunda esas duruşa geçmeyen kişilere aynı muamele yapılıyor mu?
Hayır.
Orada kişilere özgürlük hakkı tanınıyor da sözü edilen törenlerde niye özgürlük hakkı sağlanmıyor?
Bırakın bu çifte standartları. İsteyen saygı gösterir, isteyen saygı göstermez, bu kişilerin kendi iç dünyasından gelen bir istek ve karardır. Zorlamayla ve çağdışı fiillerle olamaz.
Ey gönüllü asimilado pagandaları! Eğitim bireysel varoluş inşası ve toplumsal hafızaya katılma olgusudur. Yani bir terbiye ve ahlak sistemidir. Bu terbiye ve ahlakla yetişen nesilleri despotik uygulamalarla hizaya getirme hakkınız yoktur ve olamaz.