• DOLAR 32.378
  • EURO 35.06
  • ALTIN 2325.61
  • ...

Oyun basit(ti): Ne zaman Kandil patentli bir saldırıda siviller katledilse, hemen devreye Daeş sokularak içerde ve dışarda büyük şeytanın, bölgedeki kara güçlerine yönelik artan tepkiler bastırılıyor(du). Bu numara o kadar sık denendi ki, artık Daeş ile Kandil`i yöneten merkezi de iyiden iyiye ele vermeye başladı. O merkezin Gazze`yi de aynı numaranın eş zamanlı bir parçası olarak bombaladığı açıktır. Bu şeytan üssü, kimin kime ne zaman ne kadar fayda sağlayacağını da çok hassas bir planla ayarlıyor.

15 Temmuz`dan galibiyetle çıkan Türkiye`deki siyasi iradenin, Rusya ile düzelen ilişkilerle beraber kartlarını açık oynayacağı belliydi. Ve darbe girişimine katılan üst rütbedeki subaylara bakıldığı zaman, ABD`nin Türkiye ordusunun o subayların komutasında Suriye`ye girmesini istediği ve bunun için yakın geçmişte de çok tahriklere giriştiğini söylemek mümkün. Ordu içinde ABD(NATO) çıkarına çalışan rütbelilerin tam olarak pasifize olduğunu söylemek belki zor.

Ancak şu anda ABD`nin Suriye`ye giren Türkiye ordusu ile özellikle Suriye ordusunun karşı karşıya gelmesi için elinden geleni yapacağını kestirmek kolay. israilin güvenliği halihazırdaki şartlarda Suriye`nin güvensizliğine bağlı. Ve bu karmaşa ne kadar uzun sürse, ne kadar derinleşse ve ne kadar çok aktör katılsa, israilin Siyonist kültü tüm dünyada o kadar kökleşecek, o kadar rahat edecek. Böyle bakıldığı zaman hangi askerle ve ne gerekçe ile olursa olsun Türkiye`nin de Suriye`ye girmesi israil adına çok sevindirici olmuştur. Çünkü bu gelişme artık en ufak bir kıvılcımla sadece bölgedeki değil dünyadaki bir çok devletin savaşına yol açabilecektir.

Fakat bir de madalyonun diğer yüzü var. Aşırı hormonlu ve dopingle büyüyen PYD için en güçlü ve açık hami olan ABD`nin zaman zaman Türkiye`yi kaybetmeme hatırına gösterdiği sessizlik bu defa ABD karşıtı cephenin kendilerine kucak açması anlamına geliyor. Yani her ülke birbirinden rol çalıyor. Bir defa birinin kucağına oturan için artık oturulan kucakların ardı arkası kesilmiyor. Dün, serok Putin diyenler, bir süre sonra serok Obama diyorlar, sonra bu kısır döngü ile pedal çevirir gibi ayakta kalmaya çalışıyorlar.

Türkiye Suriye`deki olaylar başladığından bugüne sınır ötesinden özellikle Özgür Suriye Ordusu ile işi idare etmek istedi. Güya Suriye ordusundan ayrılan seküler zihniyetteki askerlerin de çoğunlukta olduğu bu milis yapı, ABD ve batı için de cazip olacaktı. Tabi büyük şeytan öyle basit avlanacak kadar tecrübesiz değildi. O da tek değil, siyah, sarı, kadın, erkek çok spesifik birkaç örgütle birlikte bir nevi Türkiye`nin karşısına çıktı. Hatta Suriye`de, ABD ile Türkiye arasında gelişen soğuk savaşın gitgide diplomatik nezaketlerle kapatılamayacak kadar büyüdüğünü de söyleyebiliriz.

ABD`nin bu kadar yatırım yaptığı PYD`yi öyle bad-ı heva bedava satmayacağı kesindir. Bunun için de iki yol izleyeceklerdir. Birincisi; daha önceki yol. Yani Daeş`in daha net resimlerle reklamını yapacaklardır. Bugünlerde Daeş marka kafa kesme gibi fantastik infaz görüntüleri servis edecekler ve -Allah korusun- ciddi can kayıplarının konuşulacağı patlamalar denemeye devam edeceklerdir.

İkincisi de PKK ile tekrar bir barış süreci ayarlamaya çalışacaklar. Yalnız, bunu, bilinen reddedilmiş şekliyle değil daha cazip yöntemlerle deneyecekler. Mesela darbe girişiminden sonra hükümetin uzattığı zeytin dalına tutunma rolü oynayan muhalefet partisi ile iktidar partisinin bölgedeki unsurları üzerinden sonuç almaya çalışarak.

Evet ABD ikna edene kadar Türkiye`nin Suriye`de kalacağı bellidir. Ama gelin görün ki, Türkiye, bölgedeki soruna gitgide daha da şövenist bir tutumla yaklaşmaktadır. Enformasyon akışında PYD veya diğer harfler yerine sürekli ‘Kürtler` demek, adeta tüm Kürtlere; ‘siz de onlardan olmalısınız` mesajı vermektedir ki, maalesef bu konuda da ABD`nin tuzağına düşülmektedir.

‘Kürtler Fırat`ın tekrar doğusuna çekildi… Kürt koridoru şöyle oldu” şeklinde verilen haberler hükümet medyasında gırla gitmektedir. Böylece devlet, çözüm sürecinde yaptığı hatanın benzerini şu anda da sergilemektedir. Bu, PYD ve sınırın bu tarafındaki bileşenlerine aşk ve hayat öpücüğünden başka bir şey değildir. Bunun en büyük sorumluları da, bu basiretsizliği görüp de yalakalık ve yardakçılık yaparak susan bölge kökenli siyasetçilerdir. Dolayısıyla bu tavırla Suriye`de PYD`nin üzerine binlerce tank ve savaş uçağıyla gidilse de boştur.

Allah kimseyi şaşırtmasın.