• DOLAR 32.569
  • EURO 34.925
  • ALTIN 2431.86
  • ...

Bir Müslüman, her şeyden önce Allah`ın kuludur, diğer bütün özellikleri bundan sonra gelir. Fert veya toplum olarak bütün müslümanlar, öncelikle Allah`a bağlıdırlar, diğer tüm bağlar, bu bağa boyun eğmek zorundadır. Bu bağın koptuğu yerde de diğer bağlar hükümsüz kalır. Çünkü tüm insanlar Allah`a verdikleri söze sadık kalmak zorundadırlar. Başka birine bağlılık ve itaat ancak Allah`a itaati engellemeyecekse kabul edilir.

Müminleri yönetecek kişilerin kendilerinden olmak şartıyla birlikte, Allah`ın hükmüyle de hükmetmesi gerekir. Bir yanlışa yöneldiği zaman da âlimler tarafından uyarılıp düzeltilmesi istenir. Onun da buna kulak verip en güzeline uyması gerekir. İşte bu anlamda Hasan El Basri`nin,  Halife Ömer b. Abdülaziz`e gönderdiği mektupta, şu nasihatlere yer verilmektedir:

“Ey Müminlerin Emiri! Bil ki Allah, adil imamı; haktan her sapanı düzeltici, her zalimi doğrultucu, her bozuğu ıslah edici, her zayıfa güç, her mazluma hakkını veren ve her şaşkına sığınak kılmıştır.

Ey Müminlerin Emiri! Âdil imam; develerine karşı şefkatli bir çoban ve onlara en iyi otlağı arayan bir dost gibidir. Onları tehlikeli otlaklardan uzaklaştırır, yırtıcı hayvanlardan korur, sıcak ve soğuğun eziyetinden muhafaza eder.

Ey Müminlerin Emiri! Âdil imam; çocuklarına karşı şefkatli bir baba gibidir. Küçükken onlar için didinir, büyüdüklerinde eğitimleriyle uğraşır, hayatta iken onlar için kazanır, ölümünden sonrasına da onlar için mal biriktirir.

Ey Müminlerin Emiri! Adil imam; çocuğuna karşı merhametli, yufka yürekli bir ana gibidir. Onu meşakkatle taşır, meşakkatle doğurur. Çocukken terbiye eder. Uyandığında o da uyanır, huzuru ile huzur bulur. Emzirir sonra sütten keser. Sağlığına sevinir, şikâyetinden kederlenir.

Ey Müminlerin Emiri! Âdil imam; yetimlerin vâsisidir, miskinlerin koruyucusudur. Küçükleri terbiye eder, büyüklerinin geçimini sağlar.

Ey Müminlerin Emiri! Âdil imam; organlar içinde kalp gibidir. Onun sağlıklı olmasıyla diğer organlar sıhhat bulur, bozulmasıyla da bozulur.

Ey Müminlerin Emiri! Âdil imam; kullarla Allah arasında köprüdür. Allah kelâmını işitir ve onlara dinletir, Allah`ın emirlerini gözetler ve onlara gösterir, Allah`a boyun eğer onlara da boyun eğdirir. Ey Müminlerin Emiri! Allah`ın sana emanet ettiği mülkte; efendisi kendisine güvenip muhafaza etsin diye emanet ettiği malını heba eden, ev halkını dağıtıp perişan eden, onları fakirleştiren köle gibi olma!

Ey Müminlerin Emiri! Bil ki, Allah, yasakları; insanları ahlâksızlıklardan, kötülüklerden sakındırmak için indirmiştir. Onları, uygulamakla görevli olan çiğnerse durum nasıl olur?

Şüphesiz Allah, kısası, kulları için bir hayat olarak indirmiştir. Onlara kısası uygulayacak olan, onları öldürürse nice olur?

Ey Müminlerin Emiri! Ölümü ve ölümden sonraki hayatı, ölüm anında taraftarlarının ve ona karşı yardımcılarının azlığını düşün. Onun için ve ondan sonraki büyük korku günü için azık edin.

Bil ki Ey Müminlerin Emiri! Şu anda bulunduğun meskeninden başka bir meskenin var, orada ikametin çok uzun sürecektir. Sevdiklerin senden ayrılacaklar ve seni onun dibinde yapayalnız bırakacaklar. O halde, kişinin; kardeşinden, ana-babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı o gün için sana yarayacak azık edin.

Ey Müminlerin Emiri! Düşün, kabirdekilerin, diriltilip dışarı atıldığı, kalplerde ve gönüllerde olanların ortaya konduğu günü ki, o gün tüm sırlar açığa çıkarılmış ve kitap “küçük-büyük” hiçbir şeyi bırakmadan kapsamıştır.

Bugünkü kudretine değil yarınki kudretine bak! O gün sen ölüm kemendiyle esir edilmiş olarak, yüzlerin “Hayy ve Kayyûm” olan Allah`a boyun eğdiği bir sırada, melekler, nebîler ve resullerden müteşekkil bir topluluğun arasında bulundurulacaksın.

Ey müminlerin emiri! Bu öğüdümle her ne kadar benden önceki akıl sahiplerinin ulaştığı dereceye ulaşamazsam da hiçbir nasihati esirgemedim. Bu mektubumu; sevdiği kimseyi sağlığına kavuşturmak istediği için ona acı ilaçlar içiren bir doktor telâkki et. Allah`ın selâmı, rahmet ve bereketi üzerine olsun Ey Müminlerin Emiri!” (El İkdül-Ferid, I, 25)