• DOLAR 34.703
  • EURO 36.734
  • ALTIN 2966.673
  • ...

PKK`nin 27 Aralık gecesi Cizre`de uygulamaya koyduğu büyük katliam girişimi ile alakalı çok şey söylendi. Ancak en çok sorgulanması gereken ve saldırılardan “Sekiz saat sonra” haberdar olduğunu iddia eden Şırnak Valisi Hasan İPEK ile ilgili kayda değer bir şey söylenmedi.
Hatırlanacağı üzere kamuoyu, “Abdullah ÖCALAN`ı takdir ediyorum” sözleriyle Şırnak Valisini tanıdı. Oysa Cizre saldırısından o ilin en yüksek mülki amiri olan valinin çıkıp televizyonlarda “Sekiz saat sonra haberim oldu” demesi, kesinlikle halkın zekâsıyla alay etmekten başka bir şey değildi.

Nitekim çok geçmeden Cizre saldırısında Şırnak Valisi Hasan İPEK`in rol aldığı ile ilgili bomba iddialara ulaşıldı.

Ancak Vali konusuna geçmeden önce kısaca Cizre`de sahnelenmek istenen katliam girişimiyle ilgili gelişmeleri sıralayalım:

Hatırlanacağı üzere 13 Aralık`ta, PKK`nin yan türevlerinin çarşafı kölelik simgesi olarak kullandıkları bazı etkinliklerine karşı Cizre`de Mustazaflar Cemiyeti öncülüğünde bir protesto etkinliği düzenlenmişti. Protesto etkinliğinin hemen akabinde PKK`li çeteler, çok öncesinden hendek kazarak muhasara altında tuttukları diğer bazı mahalleler gibi Nur Mahallesi`nde dindar insanların evlerine yönelik silahlı saldırı başlatılmış, ancak bir sonuç alınamamıştı.

Asıl organizeli katliam girişimi ise biliyorsunuz 27 Aralık gecesi başlatıldı. Ancak yoğun hazırlıklar 26 Aralık gecesinden başladı. PKK`nin Cudi kampından yüz kişilik dağ kadrosu, iki kamyon ile Cizre`ye yakın bir petrol istasyonuna getirilmiş, oradan da binek araçlarla gruplar halinde Nur Mahallesi ve civarına taşınarak yerleştirilmişti.

Tüm hazırlıklarını tamamlayan PKK`liler, askeri merkezlerin hemen yanı başlarından başlamak üzere mahalleye hâkim çok sayıda noktadan mahalleyi ateş altına alırken geri kalanlar da sokak aralarından mahalleye sızma harekâtında bulunmak suretiyle saldırı planı uygulamaya konulmuştu.

On saati aşkın süren saldırı furyasında saldırganlara hiçbir müdahalenin yapılmamış olması, hele hele Valinin çıkıp sekiz saat sonra saldırılardan haberinin olduğunu açıklaması, ister istemez geride birçok soru işareti bırakmaya yetmişti.

Vali Hasan İPEK`in Esrarengiz Cizre Ziyareti

Saldırı her ne kadar 27 Aralık gecesi yapıldıysa da aslında 26 Aralık günü Şırnak valisi Hasan İPEK`in “Çok Gizli” Cizre ziyareti iddiaları ve akabinde HDP/KCK cenahından bir grubun Hüda Par Cizre İlçe Teşkilatına gelip kimi isteklerde bulunmaları, saldırı planını zaten bir gün öncesinden belli ettirmişti.

Nasıl yani? Vali ile ne ilgisi var? Dediğinizi duyar gibiyim. Şimdi sıkı durun ve Valinin esrarengiz Cizre ziyareti iddialarının detaylarına kulak verin.

Vali, Neden Kaçakçı Gibi Gizli Ziyaret Gerçekleştirir?! 

Bize ulaşan ciddi iddialara göre 26 Aralık, yani saldırıdan bir önceki gün Şırnak Valisi Hasan İPEK, Cizre`ye sıra dışı bir ziyaret gerçekleştirir. Vali, “Özel bir araçla” ve sadece kendisi ve şoförü, yanlarında koruma veya hiçbir güvenlik elemanı olmadan, hatta yol güzergâhındaki askeri karakollara bile haber vermeden tek başına Cizre`ye geliyor. Aldığımız kesin bilgilere göre Şırnak Valisi Hasan İPEK, Cizre`de HDP milletvekili Faysal Sarıyıldız ve KCK Cizre sorumluları ile sürpriz, bir o kadar da esrarengiz toplantı gerçekleştirdiği iddia ediliyor. Toplantıdan sonra Vali, yine özel araçla ve yine korumasız şekilde Şırnak`ın yolunu tutarken, Faysal Sarıyıldız tarafından gönderildiği düşünülen bir heyet de Hüda Par Cizre ilçe teşkilatının yolunu tutuyor. Heyette HDP Cizre İlçe Eş Başkanı Ali AKDENİZ, DBP Eş Başkanı Can SANRI, Botan Halk İnisiyatifi Üyesi Mustafa ÇÖMLEK, DİVES Başkanı M. İsmail YANIK bulunuyor. Heyetin geliş amacı, Mustazaflar Cemiyeti öncülüğünde çarşafa yönelik yapılan hakaretin protesto edilmesi nedeniyle Hüda Par`a ültimatom vermek.

Aynen şu tehdit savruluyor: “Biz daha önce de bu konuda konuşmuştuk, ancak en son yaptığınız basın açıklamasında partimiz ve PKK aleyhine konuştunuz ve aleyhimize slogan attınız. Bu konuda bir özür bekliyoruz. Şayet böyle bir özür beyan edilmez ise çıkabilecek olaylardan sorumlu değiliz. Gençlerimize artık hâkim olmayabiliriz!” Yapılan görüşmeden, herhangi bir özrün çıkmayacağını anlayan tehdit heyeti, Hüda Par`dan ayrılıyor. Tüm bu olup bitenler, 26 Aralık günü, yani katliamı hedef alan saldırıdan önceki gün gerçekleşiyor.

Şimdi Kamuoyu Vali İle İlgili Şu Soruları Merak Etmesin mi?

HDP ve PKK cenahının meseleye yaklaşım biçimlerini gördük, biliyoruz.

İyi de, iddialar doğruysa bir ilin valisi, üstelik güvenlik zafiyetinin en üst noktada olduğu bir yerde ne amaçla ve tek başına gizli ziyaret gerçekleştiriyor?

Aynı Vali, ne sıfatla veya hangi “özel gündemle” Cizre KCK sorumluları ile bir araya geliyor? Vali, yaptığı gizli toplantıda KCK yetkilileriyle neyi görüşüp karara bağlıyor?

Valinin esrarengiz toplantısının bitmesinden hemen sonra KCK adına tehdit heyetinin Hüda Par`a gelip “ya özür, ya da saldırı” tehdidinde bulunması sadece tesadüf mü, yoksa Vali`den alınan pozitif elektrik sonucu mu?

Hüda Par`dan beklenen özür koparılamayınca yüz kişilik dağ kadrosunun Cizre`ye sokulmasının Vali ile ne tür bir ilgisi vardır?

Sağır sultanın bile duyduğu on saatlik çatışmayı bir ilin valisinin “sekiz saat sonra duydum” demesinin altında bir bit yeniği aranmaz mı?

Bir de tüm bunlara, dağ kadrosunun askeri kışlalara bitişik noktalara rahatlıkla konumlanıp ateş açması, polisin 10 saatlik süre zarfında olaylara hiçbir şekilde müdahalede bulunmaması, üstten gelen kesin emirlerin sonucu değilse nasıl açıklanabilir? İddialar doğruysa Vali, bu komplonun en tepesinde değilse neresindedir?

Elbette bu sorular ta Ankara`ya kadar silsile yoluyla uzatılabilir. Mesela, Ankara`da “Çözüm masasına” hükmeden zevattan habersiz bir vali bu şekil bir hoyratlık sergileyebilir mi? Hükümet veya hükümetteki bir kanada yaslanmayan bir vali, böyle bir kumpasın içerisine girmeye cesaret edebilir mi?

Yalan Makinası PKK, 155`ten Niye Yardım Dilemiş? 

Cizre komplosunun Vali ile ilgili boyutu ayyuka çıkarken, bundan cesaret alan PKK`nin, katliam planı akamete uğrayınca “Komploların çocuğu” rolüne girmesi, kâh ağlayıp kâh saçmalamasının sırrı da yavaş yavaş çözülüyor.

PKK`nin hiçbir endişe taşımadan yüzlerce dağ elemanını askeri birliklerin yanı başında mevziiye yatırarak imha planına yönelmesi, devlet içindeki kirli uzantılardan aldığı düstura işaret etmekteydi. Çok geçmeden ortaya çıkan istihbarat bilgileri ise, icra ettiği “Kontra gücüne” ışık tutacak cinstendi. Medyaya yansıyan istihbarat bilgilerine göre örgütün yerel milis gücüne ek olarak devreye soktuğu dağ kadrosunun da işe yaramadığını gören Kandil`deki savaş baronları, telsizlerle Cizre`deki birimlerine, “155`i arayın, polis müdahalede bulunsun” talimatı veriyor. Milis gücün yüklenip “Devlet nerede, niye müdahale etmiyor” yarışı sonucu polis imdat hattı kilitlenirken, Polisin müdahalede bulunmaması ise KCK yetkililerini çileden çıkarıyor. Hezimet yaşanırken polisin müdahalede bulunmaktan kaçınması karşısında ihanete uğradığını düşünen Kandil baronlarının, bu kez Hüda Par`ı hedef alan iğrenç suçlamalara yönelmesi, içine düştükleri ihanet şokunun etkisinin büyüklüğüne işaret ediyor.

Saldırının hemen akabinde siyasi görünümlü yerel unsurların “provokasyon” açıklamaları birbirini izlerken, Kandil şeflerinin Hüda Par için “AKP`nin Kontra gücü” söyleminde yarışa girmeleri, aslında müdahaleden kaçan polisin tavrına yönelik apaçık bir gönderme, hatta yaşadıkları polis ihanetinin kendilerinde oluşturduğu psikolojik travmanın sonucundan başka bir şey değildi.

Polis Neden Müdahale Etmedi?
Kandil`deki savaş baronlarını çileden çıkaran bu durum, aslında ihanet saldırısının akamete uğratılmasıyla doğrudan bağlantılıydı. Vali ile yapıldığı iddia edilen esrarengiz toplantı ve saldırı için yapılan devasa hazırlık göz önüne alındığında, büyük bir katliamın yapılması hususunda ortak karar alındığı ve bunun başarılacağından emin olunduğu sonucuna varılabilir. Muhtemelen katliam planı başarıyla sonuçlanınca polis sadece cesetleri toplamak amacıyla Valinin vereceği talimatla ortaya çıkacaktı. Ancak yaşanan hezimet, Vali ile ortaklaşa yürütüldüğü iddia edilen planı bozunca, valinin de bozulduğu, polise müdahale etme emri vermek şöyle dursun, on saatlik çatışma karşısında sağır rolü oynayarak plandaki rolünü gizleme yoluna gittiği sonucu kendini ele veriyor. Valinin bu tavrı, planın gizli kalacağına inanan Kandil baronlarının olayı çarpıtıp her şeyi Hüda Par-Devlet ilişkisine indirgeme kolaylığına kaçma fırsatını veriyor. Vali, içine girdiği iddia edilen kumpasın derdine düşerken, KCK ise validen yana uğradığı ihanet şokunu Hüda Par`a “Kontra” rolü biçerek üzerinden atma derdine düşüyor.
Şırnak Valisi, kazılan Hendeklerin Neresinde?

Yine güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere göre birçok mahallenin hala hendek kazılmak suretiyle köstebek yuvasına dönmesini sağlayan Şırnak Valisinin ta kendisi olduğu iddiaları mevcuttur. Nasıl mı? Ankara`ya yolladığı şaibeli raporlarla…

Önce, başkent kulislerinden iyi haber alan Yeni Çağ gazetesinden Ahmet TAKAN`ın Cizre ile ilgili yazdığı yazının şu bölümüne birlikte göz atalım: “Cizre`yi savaş alanına çeviren PKK-HÜDA PAR çatışmasının yaşandığı 27 Aralık Cumartesi günü bakın ne oluyor?..
Sabahın ilk saatlerinde başlayan ve giderek artan kanlı çatışmalar neticesinde öğle saatlerinde Başbakanlık kanalıyla emniyet ve Jandarma güçlerine “operasyon için hazırlık ve yığınak yapın” talimatı veriliyor. Emri alan güvenlik güçleri tüm hazırlıklarını tamamladıktan sonra son talimat için  beklemeye geçiyor. Akşamın ilerleyen saatlerinde ise aynı kanaldan farklı bir talimat geliyor;  “Emir geri çekildi. Zamanlama uygun değil.”  Şaşkınlık geçiren güvenlik güçleri tekrar soruyor ve “Operasyon ertelendi. Zamanlama uygun değil” denilerek telefon kapatılıyor.”
Aldığımız kesin bilgilere göre Cizre`de Nur Mahallesi başta olmak üzere diğer bazı mahallelerde halk için yaşamı zindana çeviren hendek hoyratlığına karşı harekete geçilmek istense de, Şırnak Valisi Hasan İPEK`in Ankara`ya yolladığı abartılı raporlar, şimdilik müdahaleyi engellemiş görünüyor. Vali`nin Ankara`ya ilettiği raporlarda, müdahale edilmesi halinde Cizre`de büyük bir silahlı halk ayaklanmasının başlayacağı, buraların adeta Suriye`ye döneceği, hiçbir sonucun alınamayacağı ve devletin büyük bir zararla karşılaşacağı şeklinde olmuş.
Peki, Vali haklı mı, dersiniz?

Kesinlikle değil. İddialar doğruysa Vali apaçık KCK`lı rolü oynuyor veya KCK`ya esir düşmüş durumda. Kaldı ki Cizre gerçeği, hem valiyi, hem de KCK`yı yalanlar nitelikte. Çünkü PKK, arkasına taktığı kitlenin büyük bir bölümünü tehdit yoluyla sokaklara döküyor. Cudi, Sur ve Nur gibi mahallelerin hendeklerle yaşama olanaklarını en aza indiren PKK`ye karşı halk çaresiz durumda. Zaten imkânı olanlar o mahallelerden hızla taşınıyor. Evler, satılık ilanlarıyla dolu. İş öyle bir noktaya gelmiş ki, PKK bu kez o mahalleleri terk edenleri tehdit etmeye başlamış durumda. Halk ne yapacağını bilemez halde kendilerine uzanacak bir yardım veya kurtarıcı eli bekliyor. Gerçekler bu yönde iken, Şırnak Valisi`nin Ankara`ya geçtiği yalan yanlış raporlar, durumun sürüncemede bırakılarak faturanın mağdur halka çıkmasını hedefliyor.

Şırnak Valisinin kimin valisi olduğu sorusu ortadayken son anda belediyenin hendekleri doldurmaya başladığı haberi gelse de, bunun Vali ile bir ilgisinin olmadığını belirtmiş olalım. Yine aldığımız bilgilere göre İçişleri Bakanlığı, kazılan hendekleri doldurarak yaşamı normale döndürmesi için Cizre belediyesine 15 günlük süre vermiş. 15 güne kadar eğer durum düzeltilmezse, müdahalede bulunulacağı ve belediyeye el konularak kaymakamlığa devredileceği belirtilmiş. Belediye`nin ilk anda hendekleri doldurmaya başlaması, bu kez de belediye ile KCK`yı karşı karşıya getirmiş. KCK`ya göre hendekler doldurulursa devletin operasyon yapıp çeteleri tutuklayacağı ve bunun sorumluluğunun da belediye yönetiminde olacağı yönünde olmuş. KCK tehdidiyle baş başa kalan belediye, sembolik birkaç hendekten sonra doldurma işini askıya almış durumda.

Şırnak Valisi durumdan memnun... PKK/KCK yönetimi de hakeza durumdan oldukça memnun. Belediye ise arada kalmış durumda. Hendeklerle çevrili mahalleler ise günlük yaşamın tüm zorluklarını iliklerine kadar yaşamayı sürdürüyor.
Bakalım durum nereye varacak?

Ciddi iddialarla gündeme gelen Vali`nin KCK ilişkisi karşısında hükümet herhangi bir duyarlılık gösterecek mi?
Yoksa hükümet mi Vali-KCK ilişkisinin böyle olmasını uygun görüyor?

Şunu da yine aldığımız bilgilerin son halkasına eklemiş olalım: Büyük bir skandalı sadece Cizre Emniyet Amirini görevden alarak örtmeye çalışan hükümet, valinin arkasında sımsıkı duruyor, durmayı da sürdürüyor.
Yani?

Hani derler ya; “Balık Ankara`dan kokar” diye. Şayet Ankara, valinin talimatıyla olduğu iddia edilen Cizre`deki kumpasa seyirci kalmayı sürdürürse neden kokmasın?!

Durum bundan ibaret iken; Cizre`deki saldırı istihbarat birimleri tarafından an be an Ankara`ya rapor ediliyor; Hezimete uğrayan Kandil, 155`i arayın talimatı veriyor; Vali, sekiz saat sonra saldırıdan haberim oldu, diyor. İşte Cizre`deki katliam girişiminin tüm şifreleri burada saklı.