• DOLAR 32.373
  • EURO 35.073
  • ALTIN 2325.319
  • ...

"Onlar Allah'ın nur'unu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah nur'unu tamamlayacaktır" (Tevbe Suresi 32.ayet)

Hz Peygamber "eşhurül hurum" denilen haram aylarda Mekke civarında kurulan panayırlarda çadır çadır dolaşarak diğer Arap kabileler ile görüşüyor, onlarla konuşuyor ve onlara Kuran-ı Kerim okuyarak İslam'a davet ediyordu.

Kureyş'in ileri gelenleri bu davetin ilerde netice vereceğini ve Müslümanların Mekke dışına çıkarak onlar için büyük bir tehlike arz edeceği düşüncesiyle acil tedbirler almak için harekete geçtiler.

İçlerinden en isabetli karar veren Velid bin Muğire olduğu için onun yanına gittiler ve durumu ona anlattılar. Velid bin Muğire vakit kaybetmeden Resulullah (sav)'i bulup onunla konuştu. Resulullah (sav) ona bir müddet Kur'an okuduktan sonra yanından ayrılarak kavminin yanına gitti.

Onlara dedi ki "Ben şiir'in her türlüsünü bilirim ama kesinlikle Muhammed'den (sav) dinlediklerim şiir değil. O halde ona şair diyemeyiz, ona sihirbaz ve falcı da diyemeyiz. Çünkü sözlerinin sihir ile ilgisi yok. Mecnun ve deli de diyemeyiz çünkü kimse bize inanmaz. Onun söylediklerini bırakın bir deliyi akıllı adamlar bile söyleyemez. O hade ne diyelim? diye düşündüler ve ertesi gün Velid bin Muğire en iyisi siz ona sihirbaz deyin dedi. Çünkü o sözleri ile kardeşi kardeşten ayırıyor, akraba arasına ayrılık sokuyor. En iyisi sihirbaz demek" dedi.

Müşrikler bu kararı aldıktan sonra, Resulullah (sav)'in gezdiği çadıları tek tek dolaşmaya başladılar ve gezdikleri insanlara "Onu dinlemeyin ona inanmayın o bir sihirbaz ve büyücüdür sözleri ile kardeşi kardeşten ayırıyor" diyerek propaganda yapmaya başladılar ve bu şekilde ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlardı.

Müşrikler yaptıkları bu propaganda ile kısmen de olsa etkili oldular. Resulullah (sav) yapılan bu kara propaganda dolayısıyla bazı çadırlardan kovuldu, bazı çadırlara sokulmadı ve hatta hakaretlere uğradı. Ama o hiç umudunu kesmedi ve fırsat bulduğu her yerde bıkmadan, usanmadan çadır çadır dolaşarak davetini yapıyor, insanlara Kur'an okuyor ve onları kurtuluşa davet ediyordu...

Birgün Mekke'nin kuzeyinde "AKABE" denilen kayalık bir yerde altı kişilik bir topluluk gördü. Onlara yaklaşarak onlarla konuştu, Kur'an okudu, onları İslam'a davet etti.

O Altı kişi hayretler içerisinde birbirlerine bakarak "Bu Medine'deki Ehli Kitap olan Yahudilerin haber verdiği 'yakında bize bir Peygamber gelecek ve biz onunla birlikte olup, kuvvetlenip, sizden öcümüzü alacağız' dedikleri Peygamberdir. Gelin biz Yahudilerin önüne geçelim" diyerek daveti kabul ettiler ve Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldular. Bu birinci Akabe görüşmesi idi.

Medineli ilk Müslümanların isimleri şunlardı;

1- Es'ad bin zürare
2 -Avf bin haris
3-Ukbe bin amr
4-Kutbe bin amr
5-Rafi bin malik
6-Abdullah bin cabir

Bu yiğitler Medine'ye döndüler. Gördüklerini ve duyduklarını akraba, dost, eş ve tanıdıkları herkese anlattılar. Böylelikle Medine'de Müslümanlığı yaymaya başladılar. Bir yıl sonra Medine'den Mekke'ye Oniki kişi olarak aşk ve heyecanla biat etmek üzere yola koyuldular...

Selam olsun biat etmek için Aşkla yola koyulanlara...