• DOLAR 32.568
  • EURO 34.856
  • ALTIN 2428.624
  • ...
Tarihte Bugün: 27 Ağustos 2018
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

TARİHTE BUGÜN /DOĞRUHABER/ 27 AĞUSTOS

598- Hazreti Ali doğdu. Hz. Ali (ra) hicretten 23 yıl önce Receb ayının onüçüncü gününde Mekke´de dünyaya geldi. Babası Ebu Talib annesi Esat Kızı Fatime´dir. 6 yaşında iken Peygamberimiz onu kendi evine götürdü. Terbiye ve himayesini bizzat kendisi üstlendi. O her zaman Hz. Peygamber (sav) ile beraberdi. Hz. Ali (ra) henüz çocuk yaşta iken Peygamber(sav)`e iman edenlerin ilkidir. Hz. Peygamber(sav)`in hayatının birçok önemli olayında Hz. Ali(ra) vardır. Peygamber(sav) Efendimiz`in Hz. Ali`yi gerek kahramanlığından gerekse takvasından dolayı övdüğü birçok hadisi vardır. Hz. Osman(ra)`ın şehid edilmesinden sonra İslamı`ın dördüncü halifesi olarak seçilmesi onu çok çalkantılı olaylarla mücadele etmek zorunda bırakmıştır ki bu mücadeleyi ve Asr-ı Saadetin bu en karışık zamanını yönetmeyi de ancak onun gibi dirayetli ve bilge birisi başarabilirdi. Altı yıllık halifeliği döneminde başta haricilik fitnesi olmak üzere asiler ve kendisine yönelen muhalefetle mücadele etmiş en sonunda İbn-i Mülcem denen harici tarafından suikaste uğramış ve bu yara ile şehid olmuştur. Hilafeti çerçevesinde İslam Ümmeti içerisinde günümüze dek süregelen tartışma ve tefrikalar bir yana O, İslam Ümmeti için emsalsiz bir örnek ve yüce bir şahsiyetti.

Devlet yönetici ve memurlarının nasıl davranmaları gerektiği konusunda şu yönetmeliği hazırlamıştı.

-Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın .

-Müslüman olsun olmasın herkese aynı davranın. Müslümanlar kardeşleriniz, müslüman olmayanlar ise sizin gibi bir insandır.

-Affetmekten utanmayın. Cezalandırmada acele etmeyin. Emriniz altında bulunanların hataları karşısında hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin .

-Taraf tutmayın, bazı insanları kayırmayın. Bu tür davranışlar sizi zulme ve despotluğa çeker.

-Memurlarınızı seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemiş ve devletin suçlarından ve zulümlerinden sorumlu olmamış bulunmalarına dikkat edin.

-Doğru, dürüst ve nazik kişileri seçin ve çıkar ummadan ve korkmadan acı gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin.

-Atamalarda araştırma yapmayı ihmal etmeyin.

-Haksız kazanç ve ahlâksızlıklara düşmemeleri için memurlarınıza yeterince maaş ödeyin.

-Memurlarınızın hareketlerini kontrol edin ve bunun için güvendiğiniz samimi kişileri kullanın.

-Mektuplar ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap verin.

-Halkın güvenini kazanın ve onların iyiliğini istediğinize kendilerini inandırın .

-Hiç bir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyin.

-Esnaf ve tüccara dikkat edin; onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikâr, karaborsa ve mal yığmalarına izin vermeyin.

-El işlerine yardım edin; çünkü bu yoksulluğu azaltır, hayat standardını artırır.

-Tarımla uğraşanlar devletin servet kaynağıdır ve bir servet gibi korunmalıdır.

-Kutsal görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Memurlarınız onları incitmesin, onlara kötü davranmasın. Onlara yardım edin, koruyun ve yardımınıza ihtiyaç duydukları her zaman huzurunuza çıkmalarına engel olmayın .

-Kan dökmekten kaçının, İslâm`ın hükümlerine göre öldürülmesi gerekmeyen kimseleri öldürmeyin.

1389- I. Murat, Sırp güçlerine karşı Kosova Meydan Muharebesi'ni kazandı. Murat Hüdavendigar, zaferden sonra savaş alanını dolaşırken, yaralı Sırp Miloş Obiliç'in hançer darbesiyle şehit düştü.

1859 - Dünyanın ilk petrol kuyusu ABD`nin Pensilvanya eyaletinde açıldı. Dünyadaki ilk petrol ABD sınırları içinde Pennsylvania eyaletinin Rouseville şehrinde Albay Edwin Drake tarafından ilk düzenli petrol çıkaran kuyuyu açması ile tarihte yer alır.

Petrolün sondaj yapmak suretiyle üretilebileceğinin görülmesi, kısa sürede ABD de petrole hücum hareketini baslatmistir. Birçok is adami bu yeni is kolunda yatirim hareketine katilmis ve 3 yil gibi oldukça kisa bir sürede petrol üretimi 3 milyon ton seviyesine ulasmistir.

Petrol 20. yy`a damgasını vurdu. Ama bundan çok önce, petrol henüz küresel gücün arzuladığı bir nesne değilken, Babilliler ve Asurlular arasında bir savaş sebebi oldu. Sümer, Asur ve Babil uygarlıkları, petrolü stratejik bir hammadde olarak kullandı. Daha o dönemde bile ticari değeri olan petrolle ilgili düzenlemeler yapıldı. Hammurabi Kanunları`nda, gemi kalafatlamasında kullanılan petrol ve türevi maddelerle ve bu alanda çalışanların ücretlerine ilişkin hükümlere yer verildi. Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Babilin Asma Bahçeleri`nin yapımında zift yani petrol türevi kullanıldığı tespit edildi.

Petrolü ilk keşfeden ve kullananlar MÖ 3 binli yıllarda Mezopotamyalılar olmuş. İlk sızıntıların olduğu daha doğrusu fark edildiği yer ise Fırat üzerindeki Hit bölgesi yani bugünkü Bağdat. Petrolden bitumen diye bahsediliyor ve Yunanlı tarihçi Diedor “Babil ülkesinde şimdiye dek oluşmuş bir çok inanılmaz mucizeler arasında burada bulunmuş büyük miktardaki asfalt olayı kadar ilginç olanına rastlanmamıştır.” diye bahsediyor petrolden.

Petrol sanayiinin gelişip petrol zenginlerinin ortaya çıkmasının ardından elektiriğin icadıyla petrol zenginlerini tedirginlik kaplasa da petrol kısa sürede motorlu araçlarda kullanılmaya başlanarak asıl tahtına oturmuştur.

1908 - Hicaz Demiryolu hizmete girdi. İstanbul'dan Medine'ye ilk tren kalktı. Hicaz Demiryolu, II. Abdülhamit tarafından 1900-1908 yıllarında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen, Osmanlı İmparatorluğu'nun İstanbul'dan başlayan demiryollarının bir bölümüdür. Demiryolunun teknik işlerinin başında Alman mühendis Meissner bulunuyordu. Hicaz Demiryolu inşaatında 2666 kâgir köprü ve menfez, yedi demir köprü, dokuz tünel, 96 istasyon, yedi gölet, 37 su deposu, iki hastane ve üç atölye yapılmıştır.

Hicaz Demiryolu özellikle İstanbul ile Kutsal Topraklar arasındaki ulaşımı güçlendirmek için yapılmıştır, bu bölgelere taşınacak askerlerin ulaşımının kolaylaşması, hacıların daha güvenli bir şekilde hacca gidip gelmesi ve Arap ülkelerinin ekonomik gücünü yükseltmek öncelikli hedeflerdir. Türkiye`de bilinenin aksine şimdiki demiryolunun ana gövdesinin neredeyse tamamı Sultan II. Abdülhamit döneminde yaptırılmıştır.

1925: Mustafa Kemal, sivil elbisesi ve panama şapka ile İnebolu Türkocağı'nda ünlü şapka nutkunu verdi. Şapka giyilmesine ilişkin kanun da 25 Kasım 1925'te kabul edildi. “Efendiler! Türkiye Cumhuriyetini tesis eden Türk halkı, medenidir. Fakat ben, sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi söylüyorum. Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, fikriyle, zihniyetiyle medeni olduğunu ispat ve izhar etmek mecburiyetindedir... Bizim kıyafetimiz medeni midir? (Hayır sesleri). Bizim kıyafetimiz medeni ve beynelmilel midir? (Hayır sesleri). Bunu açık söylemek isterim. Bu serpuşun ismine şapka denir. Redingot gibi, smokin gibi, frak gibi, işte şapkamız." Şapka ve kılık kıyafet kanunlarının ardından ülke içinden ve dışından tepki sesleri yükselmiş Müslüman Halk, yüzyıllardır İslam Milleti ile savaşan ve halen düşmanlık besleyen Avrupalıların kıyafetlerini giymemekte ısrar etmiş, en sonunda da şapka giymeyen birçok kişi idam edilmiş veya ağır cezalarla cezalandırılmıştır.

1927: Yunanistan`ın Sisam adasından, Türkiye'ye karışıklık çıkarmak için sızan Hacı Sami çetesi yakalandı. Eski bir ittihatçı olan ve birçok cephede Teşkilat-ı Mahsusa(Osmanlı Gizli Servisi) adına görev yapan Hacı Sami 1922`de sürgün edilen 150`likler arasındaydı. Muhalefet etme olasılıkları olan İttihatçılar 1926`ya kadar temizlenmiş sıra yurtdışında olanlara gelmişti. Hacı Sami`nin de Mustafa Kemal`e suikast teşebbüsünde olduğu söylenmişse de bu iddia da daha önceki iddialar gibi dellillendirilmemiştir.

1928- 15 ülke, Briand-Kellog Paktı'nı imzaladı. Anlaşma savaşı yasadışı sayıyor. Briand-Kellog Paktı, savaşı ulusal politikanın bir aracı olmaktan çıkarmayı amaçlayan,

1928'de tamamlanıp daha sonra hemen hemen bütün ülkelerce imzalanan genel andlaşma. Resmi adı Savaşın Terk Edilmesi İçin Genel Andlaşma'dır. Paris Paktı olarak da bilinir, ayrıca Amerika metinlerinde Kellog-Briand Paktı olarak da geçer. ABD Dışişleri Bakanı Frank B.Kellog ile Fransa Dışişleri Bakanı Aristide Briand'ın girişimleri sonucu hazırlanan Pakt ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, İtalya, Polonya, Belçika ve Çekoslovakya tarafından imzalandı.

Türkiye daha sonra bu Pakta katılacaktır. Andlaşmanın iki ana maddesine göre taraflar:

i.Uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde savaşa başvurmayı kınıyor ve savaşı ulusal politikalarının aracı olarak kullanmayacaklarını açıkca ilan ediyorlardı.

ii.Hangi şart ve kökene sahip olursa olsun hiçbir anlaşmazlık ve çatışmanın çözümü için barışçı yollar dışındaki yollara başvurulmayacaktı. Yine de Paktı imzalayan pek çok ülke andlaşmaya kendilerine yönelik "saldırı" olması durumuyla ilgili olarak çekince koydular.

Briand-Kellog Paktı Birleşmiş Milletler öncesi dönemde barışı koruma konusundaki en önemli girişimlerden biridir. Paktın tarafları andlaşmayı çiğnemiş olsa da II. Dünya Savaşı'na kadar Pakt kağıt üzerinde bir belge olma özelliğini korumuştur ve savaş sonrası oluşturulan savaş suçları kavramına hukuksal temel olmuştur. Ayrıca Nürnberg ve Tokyo Mahkemeleri'nde Briand-Kellog Paktı'nı ihlal eden suçlardan dolayı da yargılamalar olmuştur. Bu Pakt`ın en büyük tarafı olan ABD bu ve bundan sonra oluşturulan savaş suçları anaşmasını en başta ve en çok ihlal eden ülke olmuş; hemen tüm uluslararası sorunlarını savaş veya savaş tehdidi ile çözme yoluna girmiştir.

1945- Sultan II. Abdülhamit'in Vârisleri miras davasını kazandı. Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahlarından Sultan II. Abdülhamid'in, 11 yasal mirasçısı mahkemeye başvurarak, "Hilafetin kaldırılması ve Osmanlı Hanedanı üyelerinin yurtdışına çıkarılmasına dair kanunun" yanlış uygulanması sonucu mülkiyet haklarının ihlal edildiğini öne sürdü. Mirasçılar, kendilerine gayrimenkul mülkiyetinin intikalini engelleyecek herhangi bir kısıtlama içermeyen ve güncel vârisleri gösteren mirasçılık belgesi verilmesini talep etti. Sultanı 2. Abdülhamid'in torunları olan Harun Abdülkerim Osmanoğlu, Dündar Abdülkerim Osmanoğlu, Osman Nami Osmanoğlu ve Bülent Osman'ın da aralarında bulunduğu 11 mirasçısı, mahkemeye başvurarak büyük dedelerinden bugüne kadar gelen bütün vârislerin mirasçılık belgelerinin çıkarılmasını talep etti. Yargıtay bu talebi reddecek ve bunun üzerine yıllar sonra Osmanlı Hanedanı üyeleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuracaklardır.

1947 - Cezayir, Fransa'dan bağımsızlığını istedi.

1956 Adıyaman`da yaşanan büyük sel felaketinde 100 hayatını kaybetti.

1964 Türkiye`de ikamet etmekte olan Yunan uyruklulara bazı özel ayrıcalıklar tanıyan ve 1930 yılında imzalanan İkamet, Ticaret ve Seyrüsefain Anlaşması`nın 16 Eylül tarihinde sona ermesinden sonra 5.000 Yunan uyruklunun sınırdışı edileceği açıklandı.

1964 Türkiye'deki ilk Amerika aleyhtarı gösteri, ABD'nin Kıbrıs konusundaki tutumu nedeniyle Ankara'da yapıldı.

1971: 1961 Anayasası'nın değiştirilmesini öngören 430 imzalı teklif, 2'ye karşı 373 oyla kabul edildi. 1961`de 27 Mayıs Cuntası tarafından hazırlanan Anayasa on yıl sonra bu özgürlükler bile Türkiye`ye çok geliyor denilip değiştirildi.


2002 - Tokyo'da bir mahkeme ilk kez, Japonya'nın II. Dünya Savaşı sırasında ve öncesinde biyolojik silah kullandığını kabul ederken, 180 Çinli'nin, biyolojik silah programının kurbanı oldukları gerekçesiyle bulunduğu tazminat talebini reddetti.

2003: Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki devir-teslim töreninde, Orgeneral Cumhur Asparuk, ''Milletler uzaydan dünyaya hakimiyetini kontrol ederken, maalesef biz Türk milleti olarak, yüz yıl geriye gidip bir kısır döngü içerisinde, mavi akım, imam hatip okulları, tesettürlüler, tarikatlarla uğraşmaktayız'' dedi.

2003 –Yapılan hesaplamalara göre Mars'ın Dünya'ya en yakın geçişi 60 bin yıl aradan sonra gerçekleşti.

2007 339 milletvekilinin oyunu alan Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı oldu. TSK`nın, yargı cephesinin, malum medyanın ve tüm laik kesimlerin karşı olduğu Abdullah Gül, tüm engellemelere ve darbe söylentilerine rağmen Cumhurbaşkanı olmuş ve halktan büyük bir destek ve sempati görmüştür.

2010 Orgeneral İlker Başbuğ Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir teslim töreniyle Genelkurmay Başkanlığı görevini Orgeneral Işık Koşaner'e devretti. 2011`de Koşaner istifa etti. TSK Komuta kademesi sivil hükümetlerin emrinde olmayı kabullenmekte güçlük çekmekteydiler.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir