Bu kimin savcısı?
Elazığ İhya-Der Kumpas Davasının meydana getirdiği acı ve mağduriyetler hâlâ tazeliğini korurken benzeri bir dava da Adana`da başlatıldı. Savcıya göre STK`ların düzenlediği kutlu doğum programlarına katılmak, İskilipli Atıf Hoca`yı anmak, Suriyeli mültecilere yardım etmek, hatta ABD`yi protesto etmek büyük suçmuş! Adana kumpasına hukukçular sert tepki gösterdi.
Doğruhaber / Haber Merkezi
Elazığ İhya-Der, Adıyaman Vahdet-Der gibi İslami STK üyelerine kurulan kumpasın bir benzeri Adana`da devreye konuldu. Adana`daki İslami STK`ların hayır işleri ile ABD`yi protesto gibi faaliyetlerini suç kapsamında değerlendiren Adana Cumhuriyet Savcısının açtığı dava, “Bu kimin Savcısı!” şeklinde tepkilere sebep oldu.
ASILSIZ İHBARLARLA DAVA AÇILDI
Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, 30 Mayıs 2016 tarihinde savcılık tarafından hazırlanan iddianamenin değerlendirilmesi sonrası açılan dava dosyasında; İslami faaliyetler düzenleyip katılmak suç olarak nitelendirilirken, asılsız ihbarların dosyaya suç olarak eklendiği dikkat çekti. Adana`da Sivil Toplum Kuruluşu üye ve yetkilisi 12 kişi hakkında örgüt üyesi oldukları suçlamasıyla 2. Ağır ceza Mahkemesi`nce açılan dava dosyasında; emniyet birimlerine gönderilen asılsız e-postalar suç ihbarı olarak kabul edildi. STK`ların düzenlediği ‘Kutlu Doğum` programları, yardım faaliyetleri, sosyal ve kültürel etkinlikler ile basın açıklamalarına katılmanın da suç olarak nitelendirilmesi dikkat çekti.
Düzmece olduğu belirtilen e-postalarla İslami STK`lar aleyhinde soruşturma başlatıldığını belirten hukukçular ise Elazığ İhya-Der kumpasına benzer bir sürecin şu an Adana`da söz konusu olduğunu dile getirdiler.
İSKİLİPLİ ATIF HOCA HALA YASAKMIŞ!
İskilipli Atıf Hoca adı İskilip`te devlet hastanesine verildiği ve İskilipli Atıf Hoca`nın zulmedilerek katledildiği neredeyse herkes tarafından kabul edilmişken hazırlanan iddianamede İskilipli Atıf Hoca için Çorum`da düzenlenen anma etkinliğine katılmak suç olarak değerlendirilmiş!
SURİYELİ MÜLTECİLERE YARDIM ETMEK SUÇ!
Daha da ilginci ise 3 milyona yakın Suriyelinin sığındığı Türkiye`de, bu insanların mağduriyetini gidermek için iletişim halinde olmak, yardımları organize etmek de suç sayılmış. Devletin ve çeşitli STK`ların Türkiye`nin farklı yerlerinde yardımlar ulaştırmaya çalıştığı Suriyelilere, Adana`daki İslami STK`ların yardım eli uzatması da yine suç unsuru olarak tespit edilmiş ve iddianamede yer almış.
STK`LARIN TÜM LEGAL FAALİYETLERİ SUÇ!
Toplum bugün gelinen noktada adaletin tahkim edilmesini, yargının tarafsızlığını, hukukun eşit yaklaşımının tesis edilmesini beklerken, Adana`da faaliyetlerde bulunan İslami STK üyelerinin tüm legal faaliyetleri suç sayıldı.
Türkiye genelinde düzenlediği ‘Kutlu Doğum` etkinlikleri ile takdir toplayan Peygamber Sevdalıları Platformu, tesettür yasağına karşı mücadele veren Tesettür Seferberliği Platformu (TESSEP) ile insani ve İslami faaliyetleri bulunan başta Umut-Der, Şura-Der, İhya-Der, Mekteb-Der, Akid-Der, Anadolu-Der gibi STK`ların üyeleri hakkında legal faaliyetler suç unsuru sayılarak dava açıldı.
İDDİALARIN KAYNAĞI: İSİMSİZ 3 E-POSTA
Gönderilen isimsiz e-postalar üzerinden müvekkillerinin mağdur edildiğini ifade eden dosya Avukatı Mustafa Yavuz, şu ifadeleri kullandı: “Normal şartlarda isimsiz ve imzasız yapılan yazılı ihbarlara esas olarak itibar edilmemelidir. Ancak ihbar edilen olay bütün yönleriyle araştırılarak emin olunduktan sonra değerlendirilmelidir. Yapılan ihbarlar hakkında doğruluk derecesi yüksek istihbari bilgi elde edilmeden bilgilerin doğruluğu üzerinde kesin bir kanaate varılmadan, ihbar edilen olaylarla ilgili operasyona girişilmemelidir.”
Tarafsız bir hâkimin dosyaya bakması durumunda bu dosyadan kesinlikle bir cezanın çıkmayacağını ifade eden Yavuz, iddianamede geçen suçlamaların hukuki bir alt yapısının olmadığını, farklı zamanlarda gönderilen 3 isimsiz e-posta ile STK üyelerinin cezalandırılmaya çalışıldığını belirtti.
PARALEL PARMAK MI VAR?
Adana`da Paralel yapılanmaya yönelik ciddi bir operasyon yapılmadığını ifade eden Yavuz, bu dosyanın kapsamına bakıldığında geçmişte yaşanan Elâzığ İhya Der dosyasına çok benzediğini, o dosyanın paralel bir operasyon olduğunu; kumpasın geç de olsa Yargıtay tarafından bozulduğunu ifade etti.
“MAHKEME DOSYAYI ŞİŞİRMEYE ÇALIŞIYOR”
Mahkeme tarafından STK`larla ilgili önceden açılmış tüm dosyaların istetildiğini ifade eden Avukat Mustafa Yavuz, istenen 14 klasör ile dosyanın şişirilmek istendiğini söyledi. Adana`da yardım faaliyetleri ile dikkat çeken Umut-Der`e yönelik de geçmişte böyle bir hukuksuzluğun söz konusu olduğunu belirten Yavuz, bu yöntemle dernek üyelerine toplamda 100 yılı geçen hapis cezalarının verildiğini hatırlattı.
ADANA KUMPASLAR DİYARI
Adana`da MİT tırları ile gündeme gelen yargıda sorunların olduğuna ve halen bunun giderilmemiş olduğuna dikkat çeken Yavuz, Elazığ İhya-Der kumpasına benzer bir sürecin şu an Adana`da uygulanmakta olduğunu belirtti. Yavuz, “Elazığ İhya-Der dosyası Yargıtay`da beraat istemi ile bozulduğu halde, Adana Savcılığı tarafından soruşturma dosyası aleyhe olacak şekilde ele alınmıştır” diyerek tekrarlanan hukuksuzluğu dile getirerek söz konusu davanın duruşmasının 27 Eylül 2016 tarihinde Adana 2. Ağır ceza mahkemesinde görüleceğini belirtti.
YASAL ETKİNLİKLER GEÇMİŞTE DE SUÇ SAYILMIŞTI
Hatırlanacağı üzere Elazığ`da İhya-Der ve Adıyaman`da Vahdet-Der asılsız suçlamalar, sahte, düzmece belgelerle tertiplenen kumpaslar sonucu hedef alınmıştı. Toplum yararına insani hizmetlerde bulunan bu STK`ların; ihtiyaç sahiplerine yardımlarda bulunmaları, Hz Muhammed`i anmak için etkinlikler düzenlemeleri, Hz Hüseyin`i anmaları, israil zulmünü protesto etmeleri, Gazze`de katledilenler için gıyabi cenaze namazı kılmaları, tefsir ve siyer dersleri vermeleri gibi faaliyetler suç sayılmıştı. Yeniden yargılanmayla ilgili yapılan yasal düzenleme sonrası yapılan başvuru üzerine dava Yargıtay 16. Ceza dairesi tarafından tekrar görülmüş ve Elazığ İhya Der dosyası mağdurları davadan beraat ederek kumpas deşifre edilmişti. Yine hatırlanacağı üzere daha geçen yıl Adana 5`inci Ağır Ceza Mahkemesi sivil toplum faaliyeti yürüten STK yöneticilerinden 24 kişiye 115 yıl hapis cezası vermişti. İslami STK`ların yasal faaliyetlerinin öteden beri kimi kliklerin gözetimi altında olduğu biliniyor. STK`ların çalışmalarında herhangi bir suç unsuru bulamayan bu kliklerin, mülki amir ve yasal mercilerin izniyle düzenlenen etkinlikleri suç kapsamına alarak soruşturma başlatıp davalar açması yaşanan hukuk garabetini de gözler önüne seriyor.
MUHBİRLEŞTİRME FAALİYETLERİ YAPILDI
Sivil toplum kuruluşlarına yönelik Adana polisi ve yargısı içindeki karanlık unsurlar tarafından tertiplenen birçok kumpas basına, gazete sayfalarına, televizyon ekranlarına yansımıştı. Bu örneklerden biri de toplumun ıslahı ve ihyasını merkeze alarak çalışan dernekleri ve bu derneklere giden gençleri hedef alan SODES destekli muhbirleştirme faaliyetleriydi.
PKK SALDIRDI AMA ONLAR SUÇLANDI
İslami STK`lara yönelik komplolar öyle kapsamlı yapılıyordu ki, Adana sokaklarında Pkk olay çıkardığında, sağı solu ateşe verdiğinde, kaldırımları, sokak lambalarını, evleri, işyerlerini tahrip ettiğinde, İslami STK`ları hedef alıp katliam girişimlerinde bulunduklarında, söz konusu derneklerin mağdur üye ve gönüllüleri gözaltına alınmış, suçlu gibi gösterilmeye çalışılmıştı.
ADANA`DA PARALEL AĞ MI VAR?
Daha önce Adana; Emniyet ve Yargıdaki paralel yapılanmayla ilgili birçok olayla gündeme gelmişti. Bunlardan en öne çıkanı ise hiç şüphesiz “MİT tırları davası” olmuştu. Yargı ve asker ayağı olan operasyonda Suriye`ye giden MİT tırları ile onları sevk ve idare edenler derdest edilmiş ve silah taşıdıkları gerekçesiyle haklarında dava açılmıştı. Daha sonra paralel yapıya yönelik Türkiye genelinde düzenlenen operasyonlarda bazı illerdeki karanlık örgütlenmeler deşifre edildi. Emniyet ve Yargı`da bugüne kadar tertiplenen kumpaslardan sorumlu tutulan birçok kişi gözaltına alındı ve tutuklandı. Adana`daki kumpasta suçlanan STK üyelerini savunan dosya avukatı Mustafa Yavuz, paralel yapılanmaya özellikle Adana`da ciddi bir operasyon yapılmadığına dikkat çekti.
KOMPLO VE KUMPASLAR GÖRÜLMELİ
Tıpkı Elâzığ ihya-der davasında olduğu gibi Adana`da başlatılan bu yeni sürecin de büyük mağduriyetlere neden olacağını belirten hukukçular; komplo ve kumpasların görülüp yapılan yanlışlardan vazgeçilmesi gerektiğini belirttiler.
Neredeyse Elazığ ihya Der ve Adıyaman Vahdet Der dosyası ile birebir aynı olan iddialar açılan davanın amacının hukuk olmadığı şeklinde yorumlandı.
İnsan Hakları Cemiyeti:
KUMPASLARA SON VERİLMELİDİR
Yasal faaliyetlerin suçmuş gibi gösterilip başlatılan soruşturma insan hakları kuruluşlarını harekete geçirdi. İnsan Hakları Cemiyeti Genel Merkezi tarafından yayımlanan açıklamada iddianamede adı geçen STK ve basın kuruluşlarının yasal faaliyetlerinin suç olarak lanse edildiğine ve bunun da emniyet ile yargıdaki bazı mahfillerin kumpaslarının bir örneği olabileceğine dikkat çekildi. Açıklamada, “yardım faaliyetleri, kutlu doğum etkinlikleri, STK istişare toplantıları, basın açıklamaları, konferanslar, kültürel etkinlikler gibi sivil toplum faaliyetlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilerek STK üyeleri ve yetkilileri hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olma` suçlamasıyla iddianame hazırlayıp dava açmak olsa olsa son zamanlarda sıkça gündeme gelip tartışılan emniyet ve yargıdaki bazı mahfillerin hesaplı, maksatlı komplo ve kumpaslarının bir örneği olabilir. Bu durumun hukuk mantığı ve ceza yargılaması ilkeleriyle izahı mümkün değildir” denildi.
DAVALAR “HUKUKİ DELİL VE GEREKÇELERDEN YOKSUN”
Yargıyı silah olarak kullanıp hegemonya kurmak isteyen mahfillerin olduğuna vurgu yapılan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: “Benzer örnekleri daha önce de görülen, hukukun, yargının araç ve silah olarak kullanıldığı, yargı ve bürokraside hegemonya kurmayı hedefleyen karanlık odakların ürünü olan bu niyet ve çabaların sadece İslami alanda faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarını değil; tüm toplumu esir almaya, dizayn etmeye matuf uygulamalar olduğu gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Sivil toplum faaliyetlerinin toplumsal boyut ve etkisinin ‘silahlı terör örgütüne üye olmak` şeklinde yorumu ve izahı en hafif tabirle niyet okuma çabasıdır. Hukuki delil ve gerekçelerden yoksun davalarla STK üye ve yetkililerinin sindirilmeye, mahkûm edilmeye çalışılması en temel insan haklarının ihlalidir. Başta inanç ve ifade hürriyeti olmak üzere örgütlenme, siyasi faaliyette bulunma, yasal toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları ağır şekilde ihlal edilmiştir. Basın yayın kuruluşlarında çalışanların habercilik ve gazetecilik faaliyetlerinin davaya konu edilmesi de basın hürriyetinin yok sayılmasıdır.”
KAMU ERKİNİN KULLANILMASINDAKİ KEYFİLİK ADALETE OLAN GÜVENİ SARSACAKTIR
İnsan hakları ihlali niteliği taşıyan uygulamalara toplumun tüm kesimlerinin tepki göstermesi gerektiğinin altının çizildiği açıklamada son olarak, “Yapılan haksız, hukuksuz ve ağır insan hakları ihlali niteliği taşıyan bu ve benzeri uygulamalara toplumun tüm kesimlerinin duyarlı davranarak tepki göstermesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Hukukla izahı mümkün olmayan bu uygulamaların kamu gücü ve imkânlarının kullanılarak hayata geçirilmesi ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur. Kamu erkinin kullanılmasındaki keyfilik ve hukuksuzluğun adalete, hukuk devletine olan güveni sarsacağı muhakkaktır. Buna sebep olanların tespiti ve gerekli yasal mekânizmaların acilen işletilmesi gerekmektedir. İnsan Hakları Cemiyeti olarak meselenin takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz” denildi.
İŞTE, STK ÜYE VE TEMSİLCİLERİNİN İŞLEDİĞİ “SUÇLAR”DAN BİRKAÇI:
SUÇ 1: Birleşmiş Milletler görevlilerinin Umut-Der isimli demeği ziyaretlerinde görüntü alıp alınmaması konusunda kendi aralarında yaptığı konuşma
SUÇ 2: Doğru Haber Gazetesi çalışanı …. isimli şahısla Birleşmiş Milletler görevlilerinin Umut-Der ‘i ziyaret etmesi konusunun konuşulması
SUÇ 3: İstanbul`da Gezi Parkı Olayları nedeniyle başörtülü bir kadına yapıldığı iddia olunan saldırı konusunda ciddi anlamda tepki verilmesi gerektiğine yönelik telefonla yapılan konuşmalar
SUÇ 4: Hüda-Par isimli siyasi partinin açılışının yapılması
SUÇ 5: İnsani Hürriyetleri ve İnanç Platformu tarafından Seyhan Kültür Merkezinde düzenlenen toplantıya katılmak
SUÇ 6: PKK/KCK terör örgütü mensuplarınca Mustazaflar ile Dayanışma Derneği ve çevrede bulunan iş yerlerine saldırı olaylarını kınamak amacıyla dernek önünde basın açıklaması düzenlemek ve katılmak
SUÇ 7: İskilipli Atıf Hoca için Çorum`da yapılan anma etkinliğine katılmak; bu etkinliği haber yapmak bu etkinlikte konuşma yapmak
SUÇ 8: Türkiye`ye sığınmış olan Suriyelilere gönderilecek malzemelerin otogara götürülmesi ile ilgili konuşmalar yapmak, bu yardımların verilişi sırasında çekim yapmak
SUÇ 9: Tesettür Seferberliği Platformu tarafından Adana 5 Ocak Meydanında düzenlenen Dinin ve Dilin Önündeki Engeller Kaldırılsın konulu basın açıklamasına katılmak
SUÇ 11: Muvazaf-Der isimli demeğin terör örgütü ile bağlantısı olduğu için kapatılması kararının yargıtay tarafından onanmasını protesto etmek (yazım yanlışları bize değil; savcıya aittir)
SUÇ 12: ABD Konsolosluğu önünde Peygamber Efendimize yönelik hazırlanan film ile ilgili olarak protesto amacıyla yapılan basın açıklamasına .… birlikte katıldığına, etkinlik sırasında Hizbullah terör örgütünün bayraklarının taşındığına ilişkin görüntülerin tespit edildiği( bildiğimiz kadarı ile Hizbullah Cemaati`nin herhangi bir bayrağı yok. Halkın taşıdığı bayrak Tevhid bayrağı olabilir)
BU KİMİN SAVCISI?
Cumhuriyet savcısının, tamamı yasal ve halkın menfaatine olan bu etkinlikleri örgütsel suçmuş gibi değerlendirerek Türkiye`de yeni yeni yeşeren ‘hukuk devleti olma çabasını bu uygulamayla adeta ayaklar altına aldığını ifade eden yorumcular, ABD`yi protesto etmeyi suç sayan bir savcının kimin savcısı olabileceği konusunda tereddütler yaşadıklarını ifade ederek, HSYK`nın konu ile ilgili soruşturma açması gerektiğini ifade ettiler.