• DOLAR 32.384
  • EURO 35.005
  • ALTIN 2326.163
  • ...
Tarihte Bugün - 16 Haziran
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

TARİHTE BUGÜN - 16 HAZİRAN

1920 - Yara bandı Earle E. Dickinson tarafından icat edildi.

1950— Atatürk`ün özendirmesiyle Türkçe okunan Ezanın tekrar Arapça okunmasına dair kanun kabul edildi. Arapça ezan okuma yasağı kaldırıldı.
— Gazetecilerin bu konu hakkında sorduğu sorular üzerine Başbakan Menderes'in gazetelerde yayınlanan açıklaması şöyleydi:
"Her taassup, cemiyet hayatı için zararlı neticeler doğurur. Cemiyet hayatında esas değişikliklerin yapılabilmesi evvela taassup zihniyetinin yıkılmasına bağlıdır. Bu hakikatin iyice kavranmış olması neticesidir ki, Büyük Atatürk bir takım hazırlayıcı ön inkılaplara başlarken taassup zihniyetiyle mücadele etmek lüzumunu hissetti.

Ezanın Türkçe okunması mecburiyeti de böyle bir zaruretin neticesi olarak kabul edilmelidir. Zamanında çok lüzumlu olan bu mecburiyet ve tedbir, diğer tedbirlerle birlikte bugünün hür Türkiye'sine zemin hazırlamıştır.
Ezanın Türkçe okunmasına mukabil camii içinde bütün ibadet ve dualarının din dilinde olması garip bir tezat teşkil eder gibi görünür. Bunun izahı arz ettiğim gibi, geçmişteki hadiselerin hatırlanmasına ve taassup zihniyetine karşı mücadele zaruretinin kabul olunmasına bağlıdır."
Asrın en büyük zulümlerinden birini ortadan kaldıran Hükümetin Başbakanı bu zulmü kaldırırken dahi buna bir zulüm diyemiyor ve şu ana kadar uygulanagelen ve dünya üzerinde başka bir örneği de bulunmayan kahır dolu zulmü övmek zorunda kalıyordu.

1960 27 Mayıs müdahalesinin ardından göreve gelen Milli Birlik Komitesi, TBMM`deki çalışmalarına başladı. İsmi Millet Meclisi olan bir yerde Millet`in verdiği kararı beğnmeyip kendi keyiflerine göre ülkeyi yönetmek isteyen askeri dikta artık işbaşındaydı. Milletin özdeğerlerine ait ne varsa laiklik adı altında yasaklanacak ve tek parti dönemindeki uygulamalara geri dönülecekti.

1975— Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan tavsiye kararını görüşen Bakanlar Kurulu, ABD'ye silah ambargosunu kaldırması için bir ay süre tanınmasını kararlaştırdı. Bu süre içinde ambargo kaldırılmadığı takdirde; üslerin kapatılacağı ve ikili anlaşmaların feshedileceği açıklandı. Karar bir gün sonra bir nota ile ABD'ye bildirildi.

1976 Güney Afrika'da siyahların yaşadığı Soweto kasabasında Afrikaans dilinde eğitimi protesto eden öğrencilere ateş açan Güney Afrika polisi 600 öğrenciyi öldürdü.

1978— Akıncılar Teşkilatının üyelerinden Safranbolu`lu Celil Yıldırım Ankara`da şehid edildi. Celil Yıldırım`ın şehadeti Şura Gazetesi'nin 24.sayısında şu şekilde veriliyordu:
"Kızıllar gemi azıya aldı Celil de şehid düştü.

Müşrik düzenin kızıl tohumları, bir şeriatçı gencimizi daha katlettiler. Adı "Celil Yıldırım" idi. Henüz 22 yaşının baharını sürmekteydi. Safranbolu'nun iman dolu kucağından çıkmıştı. Komünistler vurdular, şehid ettiler... Kabahati (!) imam hatip mezunu olmaktı. VakıfYurdu'nda kalmaktı.
Üniversite imtihanlarına girecekti. Bir gün öncesinden imtihan yerini görmek üzere Anıttepe Lisesi'ne gitti. Komünistler karşıladılar. Hüviyetini sordular. İmam hatip ve Vakıf Yurdu hüviyetlerini gösterdi. Hiç bir şey söylemeden tabancalarını çıkardılar ve ensesine ateş ettiler.
Kelime-i şehadet getirdi Celil Yıldırım ve kendinden geçti. Arkadaşları bütün gün hastane hastane dolaştılar. Müşrik düzenin hastaneleri kabul etmedi Celilimizi.
Ve... Dava arkadaşlarının kolları arasında ruhunu Allah`a teslim etti. Tıpkı Hasan Sürel gibi. Tıpkı yüzlercesi gibi...

Celil Yıldırım için, Safranbolu Akıncılar Teşkilatı yayınladığı bildiride şöyle dedi: "İSLAM İÇİN ÖLMEYE HAZIRIZ"

Anarşinin durduğunu söyleyenlerin kulakları çınlasın. Devletin güvenlik kuvvetleriyle emniyeti sağladıklarını söyleyenlerin de kulakları çınlasın. Radyodan, TV'den barış nutukları çeken adaleti tecelli ettireceklerini vadeden Gençlik ve Spor Bakanı ve İçişleri Bakanı ve de Başbakan'ın kulakları çınlasın.. Biz vatanın öz evlâdı olarak, ilim tahsil edip vatana, millete ve yüce dinimiz İslam'a hizmet edebilecek elemanları yetiştirmek için, yüksek tahsile talebe gönderdik. Fakat emniyeti sağladıklarını ilan edenler, yoksullara yurtlar, evler bulduklarını söyleyerek puan toplamaya çalışanlar, gençlerimizin can güvenliğini niye sağlamadılar? Hiç bir olay olmadığını söyleyenler, Ankara'da Anıttepe Lisesi'nin bahçesinde, hunharca saldırıya uğrayan gençlerimizin haberini niye vermediler.
Onlar bu haberi veremezlerdi. Çünkü vurulan ve dövülen İslam'a gönül vermiş AKINCI gençlerdi. Bu haberi veremezlerdi; çünkü MÜSLÜMAN'ların yine karşılarına çıkıp "oy' isteyecekler.

1980: Mustafa Yaşar'ın şehadeti. Mustafa Yaşar,1960 yılında, Sivas'ın Zara İlçesi İlice Köyü'nde, dünyaya geldi. Çocukluğu İstanbul-Esenler Nene Hatun Mahallesinde geçti. Esenler ilkokulu'nu bitirdikten sonra, ortaokula devam ederken, MSP Esenler Gençlik Lokali'ne gidip gelmeye başlar, 1975 yılında Esenler Akıncılar Derneği'nin kurulmasıyla, bu derneğin müdavimleri arasına katılır.

Okul hayatında hem ülkücüler hem de solcular tarfından tehdit ve taciz edildi. Solcular, kendileri İçin büyük bir engel gördükleri, Mustafa Yaşar'ı ortadan kaldırmak için, tuzaklar kuruyorlardı. Fakat Mustafa, her seferinde bundan kurtulmayı başarıyordu. Sonunda bu tuzaklarından birisinde muvaffak olurlar. Mustafa akşam namazından sonra evine giderken, evinin yakınlarında kurdukları tuzakta, çapraz ateşle şehid edildi.

1983 Milli Güvenlik Konseyi Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin kurulması yasasını onayladı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri 1 Nisan 1984 günü resmen çalışmalarına başladı. DGM`ler adeta zamanın İstiklal Mahkemeleri gibi çalıştı. Hemen tüm kararlarında eleştiri aldı ve kararların çoğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`ne götürüldü. Buradaki çoğu davalar Türkiye aleyhine sonuçlanmışsa da DGM`ler uzun yıllar boyu kaldırılmayacak ve tartışmalı kararlarını vermeye devam edecekti.

1988: Mehmet Ali Birand'ın Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan, Abdullah Öcalan ile yaptığı röportaj İstanbul DGM Savcılığı'nca durduruldu. Mehmet Ali Birand'ın "İşte PKK, işte Apo" başlıklı röportajı nedeniyle Milliyet gazetesi toplatıldı.

1991: Başbakan Yıldırım Akbulut, ANAP Genel Başkanlığı'nı kaybetmesi üzerine Başbakanlık'tan istifa etti.

1994: Anayasa Mahkemesi DEP'i kapattı. Kararın açıklanmasından birkaç saat önce Brüksel'e kaçan Milletvekilleri Remzi Kartal, Mahmut Kılınç, Naif Güneş, Zübeyir Aydar, Nizamettin Toğuç ve Ali Yiğit, mücadelelerini yurt dışında sürdüreceklerini açıkladılar.

1997: Önde gelen İslam Ülkelerinden oluşan D-8`in kuruluş deklarasyonu İstanbul`da imzalandı. Necmettin Erbakan`ın Başbakan iken en büyük projelerinden biri olan D-8, gelişmiş ülkelerden oluşan G-8`e alternatif olarak kuruldu. D-8, Developing Eight (gelişmekte olan 8 ülke)`yi ifade eden bir kuruluş. Bu sekiz ülke Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya. D-8 içinde yer alan ülkeler aynı zamanda İslam İşbirliği Örgütü nün de üyeleridir. D-8 üyeleri, tabii kaynakları, kalabalık nüfusları ve potansiyel pazarlarından ötürü kendi bölgelerinde önemli konum arz etmektedirler.

2000: Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, FP'den İstanbul Milletvekili seçilen Merve Safa Kavakçı'nın Türk vatandaşlığının kaybettirilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararını, yasa ve usule uygun buldu.

2000: Ankara 1 No'lu DGM, Sivas'ta 2 Temmuz 1993 günü Madımak Oteli'nin yakılması ve 37 kişinin ölümüyle ilgili açılan ve Yargıtay'ın yerel mahkeme kararını iki kez bozduğu davanın ''üçüncü yargılamasında'' 33 sanık hakkında idam cezası verdi. Böylece yargıtayın üstten dayatmayla verdirttiği bir skandal karar, öncelikle Sivas Halkının sonra da tüm dindar Milletin bağrına hançer gibi saplanacaktı. Aslında mahkeme edilmelerine ve suç delillerini bulmaya bile gerek yoktu; çünkü Sivas mağdurları için çok önceden yukarıdan karar verilmiş ve kalem kırılmıştı.

2012:  Şanlıurfa Cezaevinde Yangın

Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi'nin Adli Suçlardan Tutuklu Ve Hükümlülerin Bulunduğu ''C Blok 15 Numaralı Koğuşu''nda Gece Çıkan Yangında, Koğuşta Kalan 18 Kişiden 13'ü Hayatını Kaybetti, 5 Kişi Yaralandı.
Mahkûmlar Arasında Çıkan Kavgada Koğuşun Ateşe Verildiği İddia Edildi.Cezaevindeki Olumsuz Yaşam Koşulları Ve Kapasite Fazlalığının Olayları Tetiklediği Belirtildi…250 Kişi Kapasiteli Cezaevinde 1057 Mahkûmun Kaldığı Öğrenildi.
13 Mahkûmun Yanarak Can Verdiği Olayda İhmal Olduğu Uzun Süre Konuşuldu… Yetkili Makamlardan Yapılan Açıklamalar Kamuoyunu Tatmin Etmedi.
Takip Eden Günlerde Türkiye`nin Farklı Cezaevlerinden Yangın Haberleri Geldi… Neyse Ki Bu Kez Can Kaybı Yaşanmadı…Son Olaylar Türkiye`deki Cezaevi Koşullarını Bir Kez Daha Gündeme Getirdi…

Bu haberler de ilginizi çekebilir